Boyutumuza oranla çok yüksek pürüzlerden atlayamıyoruz, bayan bireylerin doğum süreçleri epeyce sancılı geçiyor ve bebeklerimizi yanımızda taşımak için ekstra dayanaklara gereksinim duyuyoruz. Kimi canlılara nazaran duyularımız çok da uygun çalışmıyor. Aslında tabiatta harika insan bedeni için örnek olarak görebileceğimiz çok fazla öge var.
Televizyon programcısı ve bilim insanı olan Alice Roberts, hayvanların bilimsel açıdan tahlil edilmiş mevcut anatomilerinden esinlenerek, bir BBC belgeseli için “İdeal insan bedeni nasıl olmalıdır?” sorusunun karşılığını aradı. Roberts yaptığı araştırmalarda balıklardan, köpeklerden, baştan bacaklı olan cinslerden, kuğulardan, kangurulardan ve şempanzelerden ilham aldı.
Roberts’in “Mükemmel İnsan Vücudu” tasviri şu biçimde hayat buldu:
Yarasalardan esinlenilen kulakları sayesinde, tabiatın en uygun işiten kulaklarına sahip bu insan figürü, ekstra damarları sayesinde son derece düşük kalp krizi riskine sahip. Akciğeri bir kuşunkine benzeyen ülkü beden, oksijeni kanıyla daha kolay buluşturabiliyor. Tıpkı vakitte Roberts, eksiksiz insan araştırmasında sunduğu bu heykelin ismine kendi ismini verdi. Esasen simalarının benziyor olmasından bu sonuca ulaşmak sıkıntı değil.
Vücudun en çok dikkat çeken özelliği ise bebeği asla mani yaratmayacak ve ekstra dayanağa ihtiyaç duymadan taşıyacak kesesi:
Tekrar ülkü bedenin getirilerine dönecek olursak, sürüngenlerden esinlenilen cildi sayesinde ultraviyole ışınlarının önemli hasarlarından korunabildiğini söylememiz gerekiyor. Ayak ve bacak yapısı sayesinde çok daha süratli koşular yapabiliyor. Gerçekten bu yeniden birebir ayak yapısı nedeniyle engebeli yerler onun hiç dostu değil, ayrıyeten yüksek yamaçlara tırmanması hayli güç.
Roberts, bu öngörüsünü hazırlarken insanın farklı bir halde, çevresel etmenlere nazaran evrimleşmesini mevzu alan teorilere göz atmadığını söylüyor. Yani evrimsel teoriden uzak kalarak yalnızca ülkünün peşinde koştuğunu açıklıyor.