II. Dünya Savaşı'nda Türkiye'ye Düşen ABD Uçağı'nın Hikâyesi

II. Dünya Savaşı’nda Türkiye’ye Düşen ABD Uçağı’nın Hikâyesi

Hadley’s Harem, 98. Bombardıman Grubu'nda bulunan ve 1943 yılında Romanya’daki petrol tesislerine yapılan bombardıman sırasında misyon alan bir uçaktı.

Uçağın ismi ise pilotundan geliyor. Gilbert Hadley isimli pilotun silah arkadaşlarına durmadan bel altı latifeler yapılması sebebiyle uçağının ismi da ‘Hadley’in Haremi’ ismini alıyor.

II. Dünya Savaşı'nda Türkiye'ye Düşen ABD Uçağı'nın HikâyesiII. Dünya Savaşı'nda Türkiye'ye Düşen ABD Uçağı'nın Hikâyesi

II. Dünya Savaşı'nda misyon alan ABD'li 98. Bombardıman Grubu'nun hedefi, Romanya’daki en büyük petrol tesisi Astro Romana rafinerisi ele geçirmekti. 

Bölgenin en büyük rafinerisi olduğu için yüksek düzeyde korumya sahipti. Tesisin etrafında ve içinde, onlarca kapalı yahut açık uçaksavar bulunuyordu.

II. Dünya Savaşı'nda Türkiye'ye Düşen ABD Uçağı'nın Hikâyesi

Hadley’s Harem, bombardıman sırasında uçağın burun kısmından giren bir uçaksavar mermisi nedeniyle büyük hasar gördü. Uçağın irtifası durmaksızın düşüyordu ve uçağın burnunu havaya kaldırmaya çalışan mühendis Russel Page, uçağın tüm bombalarını uçaktan attı.

İniş yapmak için rota Bingazi olarak belirlendi ve seyahat başladı, fakat kısa bir müddet sonra uçağın teknik arızaları arttı.

Rotayı Türkiye üzerinden Kıbrıs’taki İngiliz Hava Üssü'ne çevirdiler, ancak burada da durum planladıkları üzere gitmedi ve Antalya açıklarına çakıldılar:

II. Dünya Savaşı'nda Türkiye'ye Düşen ABD Uçağı'nın Hikâyesi

Uçağın pilotu ve yardımcı pilotu kazadan sağ çıkamadı. Sağ kalan başka uçak vazifelileri ise yüzerek kıyıya vardı. Yaralılara birinci müdahale Türk köylüleri tarafından yapıldı. Ardından İstanbul Amerikan Hastanesi’ne sevk edildiler.

Dönemin Dışişleri Bakanlığı tarafından da ‘deniz kazazedesi’ olarak kabul edilip salındılar:

II. Dünya Savaşı'nda Türkiye'ye Düşen ABD Uçağı'nın Hikâyesi

Batmasından sonra 52 yıl geçti ve 1995 yılında Hadley’s Harem, mürettebat üyelerinden Leroy Newton’un da katıldığı operasyondan sonra birçok modülü kayıp hâlde yüzeye çıkarıldı. Gerekli tetkikler yapıldıktan sonra da Rahmi Koç Müzesi’nde yerini buldu ve böylelikle kıssası de büsbütün sonlanmış oldu.